Atatürk’ün boyu ve toplumsal algı

12 Kasım 2023

Ünlü tarihçi İlber Ortaylı “Atatürk The Movie” adlı YouTube kanalında yayınlanan bir söyleşide, bazı kaynaklara dayanarak Atatürk’ün boyunun 1.62 metre olduğunu belirtince kıyamet koptu. Atatürk’ün boyunun kısa olmadığını savunanlar sosyal medyayı ayağa kaldırdı. Aslında Atatürk’ün fikirlerinden çok boyu bosu, karizması yıllardır tartışma konusu olduğu için bu yeni bir durum değil.

Mesela yıllar önce Madame Tussauds müzesinde sergilenen Atatürk’ün ilk balmumundan yapılmış heykeli de ülkede büyük üzüntü yaratmıştı. Görenlerin “Hayli kısaydı, bakışları, kıyafeti hiçbir şey onu ifade etmiyordu” sözleri bazı siyasiler, iş adamları, hatta ülke için bir prestij meselesi oldu. Müzeye sayısız kez itirazlarda bulunuldu. Sonunda çeşitli girişimlerle Atatürk’ün heykeli yeniden yapılarak, müzede devlet adamları bölümünde yerini aldı.

***

2 Kasım 2003’te de benzer bir durum yaşandı. Bir müzede sergilenen ve boyu bu kez 1.68 metre olarak

Yazının Devamı

Cüretkarlar sınıfı!

5 Kasım 2023

Etrafa çuvallarla para saçtı. Dolarları saçına bigudi yaptı. Servetini yaklaşık 6 milyonu aşkın takipçisinin gözüne soktu. Kendisini takdir eden milyonlara göz kırptı, görgüsüzlüğünü eleştiren takipçilerinin de suratına tükürdü… Sonunda Dilan Polat ve Engin Polat çifti, aile boyu kara para akladıkları ve vergi kaçırdıkları iddialarıyla gözaltına alındı. Kapitalizmin babası, iktisatçı ama aynı zamanda ahlak filozofu Adam Smith bu pervasızca sergilenen kirli hayatları görse, acaba yine “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” der miydi bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum: Burada konu ‘Polat çifti’ değil. Onlardan o kadar çok var ki! Yıllardır gözümüzün önünde zehirli mantar gibi türediler. Kimse de bu insanlara servetlerinin kaynağını sormadı, soramadı. Haliyle bu insanlar da nasıl zenginleştiklerinin hesabını vermek yerine, zenginliği görgüsüz bir şova dönüştürerek yeni bir sınıf yarattılar: Cüretkârlar sınıfı!

***

Bu yeni

Yazının Devamı

Gerçek ‘görünen’ değildir!

29 Ekim 2023

Hamas’ın başlattığı “eyleme” karşılık, İsrail’in “savaş” ilan etmesi, her zaman olduğu gibi Batı ve Doğu medyasını ikiye böldü. Birinin gördüğünü diğeri, diğerinin gördüğünü de öteki yok sayıyor. Batı medyası, Filistin halkını topluca cezalandıran devlet terörünü “savunma” olarak yorumlarken, Doğu medyası da aşırı dinci radikal bir örgütün katliamını toprakları işgal altında bir ulusun eylemi olarak değerlendiriyor. Batı medyasının yıkımın büyüklüğünü önlemeye yönelik çabası yok. Doğu medyasının da gücü yok. Dolayısıyla burada sorulabilecek en kötü soru “Kim haklı?” olurdu. Ancak bütün hikâye bu soru üzerine kurulduğu için siyasette olduğu gibi dünya medyası da objektifliğini kaybetmiş görünüyor.

***

Örneğin bilinen kavramlarda dahi anlaşamıyorlar. Birinin “siviller” dediğine diğeri “teröristler” diyor. Biri “saldırı” diyorsa diğeri “savunma” diyor. İsrail medyası iki tarafı

Yazının Devamı

Savaş hukuku kimin umurunda!

22 Ekim 2023

ABD Başkanı Joe Biden, bir gazetecinin “İsrail savaş hukukuna göre mi hareket ediyor?” sorusunu, kendisi de bir hukukçu olmasına rağmen “Sizinle konuşmak güzeldi” diye yanıtladı. Bazı gazeteler, Biden’ın soruya yanıt vermekten kaçındığını yazdı. Oysa Biden’ın verdiği yanıt tam da “hukuk kimin umurunda” kıvamındaydı. Tarih boyunca savaş suçlarının ya da savaşın hukuksuzluğunun yapanların da yaptıranlarında yanına daima “kâr” kaldığını bildiği için belki de!

Bu yüzden asıl sorun, medyanın sorusunda. Bir terör örgütünün katliamını gerekçe göstererek sınırlarını genişletmeye çalışan terörize olmuş bir devletin ya da perde arkasındaki başka devletlerin asıl niyetini sorgulamadan, katliamla başlayan, soykırıma doğru yol alan bu insanlık trajedisinin “hukuka uygunluğunu” sorgulamak, aslında meseleyi hiç kavrayamamış olmak demektir.

***

Evet, uluslararası hukuk; savaşı planlama, hazırlık ya da kışkırtma gibi eylemleri ve bunlarla iş birliğini “barışa karşı işlenen suçlar” olarak kabul ediyor.

Yazının Devamı

Savaş kışkırtıcıları!

15 Ekim 2023

Medyanın sorması gereken tek soru; milyarlarca dolarlık silah ve uyuşturucunun radikal örgütlere aktığı bir dünyada ne olmasını bekliyordunuz ki!.... Başka ülkelerin kontrolünü ele geçirme isteği ve güvenlik belli ki insan hayatından daha önemli hale geldi.

İki fotoğrafı yan yana getirin… Biri Hamas’ın elindeki Amerikan yapımı silahlarla İsrail halkını çoluk çocuk demeden vahşice nasıl öldürdüğünü göstersin. Diğeri İsrail devletinin kendisine yapılan saldırıyı “savaş” ilan ederek yağdırdığı bombalarla Filistin halkını çoluk çocuk demeden nasıl öldürdüğünü… Ve sonra bir katliamla başlayan ve soykırıma doğru yol alan yığınla görüntü… Bu görüntülerin hepsi Goethe’nin “Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir” ifadelerinin vücut bulmuş hali gibi… 

Peki, kim örgütlüyor bu cehaleti? Bu örgütlenmeler, dünyanın önde gelen devletlerinin yayılmacı politikalarının bir sonucu

Yazının Devamı

“Uzlaşma kirli bir kelime haline geldi”

8 Ekim 2023

İnsan bazen dünya gündemini gereksiz işgal eden haberlerin saçmalığından bunalır. Doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü ayırt edemez hale gelir. Sırf başkalarının sesini bastırmak için yapılan anlamsız konuşmalardan, ortaya atılan iğreti fikirlerden yorgun düşer. 

Aslında bu yorgunluk; iklim felaketlerine, savaşlara, çatışmalara, dünyayı yönetenlerin politikalarındaki belirsizliğe, göçlere, açlığa, yoksulluğa, haksız edinilmiş servetlere kısacası; gerçekliğini, hakkaniyetini yitirmiş her şeye karşı duyulan “ilgisizliğin” yarattığı bir yılgınlık halidir.  

Bir meslektaşım dünyanın bu halini “İpini koparmış, başıboş gezen kuduz bir köpeğe” benzetmişti… Bana göre de son yıllarda “dünyayı en iyi özetleyen” konuşmayı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres yaptı. 

Dünya liderlerinin önüne ilk olarak dünyanın “en hüzünlü fotoğrafı”nı koydu ve dedi ki: “Dünyanın birçok sorunu, Libya’nın Derna kentinde, korkunç bir cehennem

Yazının Devamı

3 ayda unuttuk!

24 Eylül 2023

Hatırlarsanız Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin hemen ardından Türkiye’nin birçok şehrinde bina dayanıklılık testi taleplerinde rekorlar kırıldı. Öyle ki İstanbul’da depreme dayanıklılık tarama testlerinde sadece bir günde 122 bin başvuru yapılırken, bugün bu başvurular neredeyse sıfıra düştü. Milliyet’te yer alan bir habere göre, nisan itibarıyla bu sayı hayli geriledi. Depremden hemen sonra İstanbul’da dayanıklılık testine şubatta 122 bin 58, martta 28 bin 430, nisanda 2 bin 547, mayısta bin 333 başvuru yapıldı. Haziran ve temmuzda ise bu başvurular üç haneli rakamlara düştü. Dolayısıyla başvuru sayısında çok ciddi bir azalma var.

***

Yani şunu demek istiyorum: Bir felaketi defalarca yaşayıp da hep aynı hataları tekrarlayarak farklı bir sonuç bekleyemezsiniz. Çünkü 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki depremin; Kahramanmaraş, Osmaniye, Gaziantep, Hatay, Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adıyaman, Kilis, Adana’yı nasıl vurduğunu, bazı ilçelerin neredeyse haritadan silindiğini yine unuttuk. Binlerce insanın hayatını kaybettiğini,

Yazının Devamı

Biyokimyasal silahların tasarımı

17 Eylül 2023

Bir grup bilim insanı bir araya gelerek yapay zekâ ile ilaç keşfi için bir model geliştirdiler. Tedavi edilemeyen hastalıkları tedavi etmek için eskiden var olan bir molekülü ele alıp üzerinde çalışmak yerine, milyonlarca fikir üretebilen bir yapay zekâ… Bu yaklaşım büyük umutlar doğurmuştu. Ancak, Klinik farmakolog Sean Erins’e göre, bu teknolojinin ikinci bir yüzü olduğunu düşünememişlerdi.

***

Her şey İsviçre’den Spiez Laburatuvarı adındaki bir kurumun, “yapay zekânın kötüye kullanımı” hakkında sunum yapması için Klinik farmakolog Sean Erins’i davet etmesiyle başladı. Erins, tedavi edilemeyen hastalıkların tedavisinde kullanmak için geliştirdikleri yapay zekâya, hastalıkları tedavi etmek için ilaç benzeri moleküller üretmesi yerine, en zehirli molekülü üretebilecek mi diye sordu:

Ölümcül moleküller tasarlamak için yapay zekâ teknolojisi kullanabilir miyiz?

Sadece başlat tuşuna bastı. Bilgisayar binlerce molekül üreterek

Yazının Devamı