İsrail dünyaya haber akışını niçin engelliyor

24 Mart 2024

Hikayesi olan toplumlara istediğiniz kadar zulmedin, kendi topraklarından sürseniz, haritadan silseniz de tarihten silemezsiniz. Onlar hep var. Ama çoğu kez yenilmişlik duygusunun yarattığı travmalarla var. Son beş aydır İsrail devletinin yaptığı da bu. Kendi geçmiş tarihinin yarattığı travmaları, tahribatı, Filistin halkının üzerinden ‘temiz’e çekiyor. Bunu yazarken amacım meselenin tarafı olmak değil. Aksine dünya medyasında yer bulan Hamas ve İsrail çatışmasının uluslararası hukuka ve insan haklarına uygunluğunu göz önünde bulundurmanın önemine inanarak yazıyorum.

Bu çatışmalar artık “Hamas’ın katliamına karşı İsrail’in kendini savunma hakkı” olmaktan çıktı. Belli ki, bu yeniden paylaşım savaşı. Bu yüzden İsrail, gazetecilerin tanıklığını istemiyor. Çünkü Filistin halkına karşı etnik bir temizlik gerçekleştirdiğinin gayet bilincinde. Beş ay içerisinde 30 binin üzerinde insanı öldürdüğünün, kadınları, çocukları katlettiğinin, sivillerin yiyecek yardımı almasını engelleyip açlığı, susuzluğu,

Yazının Devamı

Adaletin iflası: Toplumsal bir hikaye

17 Mart 2024

Türkiye’de adalet sistemi sabrımızı sınıyor olabilir mi? Çünkü son günlerin en çarpıcı haberlerinden biri, bir annenin, bir kişinin ölümü, dört kişinin yaralanmasına yol açan ehliyetsiz oğlunu yurt dışına kaçırması oldu. Eylem Tok ve eski eşi doktor Bülent Cihantimur’un oğlu T.C.’nin yaşattığı trajedi, sadece bir aile faciası değil, adaletin ve insanlık vicdanının çöküşünün bir yansımasıdır. Bu olay, sadece bir trafik kazası da değil. Olay toplumun adalet sistemine, aile dinamiklerine ve insanlığın temel değerlerine dair derin bir sorgulama ihtiyacını doğuruyor.

Bir insanın ölümüyle sonuçlanan bir trafik kazası adalet sisteminin cezasızlığının bir sonucu. Ölümle sonuçlanan trafik kazalarında verilen cezalara, yapılan indirimlere, hatta serbest bırakılmalara bakarsak öyle görünüyor. Bir çocuğun ehliyetsiz olarak araç kullanması sadece onun sorumluluğunda değil. Bu aynı zamanda denetim ve yaptırım eksikliği nedeniyle adalet sistemini sorgulamayı da gerektirmektedir.

Eğer adalet, toplumun her

Yazının Devamı

Adam gibi adam!..

10 Mart 2024

Yeni normlara uyum sağlamak, özellikle geleneksel normlara sıkı sıkıya bağlı olan erkekler için zorlu bir süreç olabilir. Ama bu durum kadınlar için de geçerli. Değişime ayak uydurmaya çalışıyoruz ama yerleşik kalıplardan kurtulamıyoruz. Çünkü kültürel geçmişimiz olayları ya trajediye ya da mizaha dönüştürüyor.

Biliyorsunuz hemen her gün kadınlar şiddete maruz kalırken, aşağılanırken 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde milli voleybolcu Eda Erdem’in heykelinin dikilmesi iyi bir haberdi. Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ’ın, heykelin açılışında oyuncuya övgüler yağdırması da. Fakat Başkan’ın oyuncuya “Adam gibi adam” ifadelerini iyi niyetle de olsa kullanması, haberin kırılma noktası oldu. Aslında yanlış olduğunu bildiğimiz halde hepimizin diline pelesenk olmuş bu tür sözler karşısında Eda Erdem’in tebessümü, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un şaşkınlığı yerinde, güzel bir yanıttı. Buna rağmen sosyal medyada bazı kadınlar çeşitli

Yazının Devamı

Telif haklarımızı öde!...

3 Mart 2024

21.yüzyılda ülkemizdeki bazı medya grupları; ayrışarak ve kutuplaşarak varlığını sürdürürken, dünyanın saygın medya kuruluşları, internet şirketlerine karşı ortak hareket etmenin yollarını arıyor. Öyle ki; bir süredir dünya medyasının hedefinde teknoloji devi internet şirketleri var. Birçok medya kuruluşu birleşerek bu şirketlere karşı ciddi bir hukuk savaşı başlattı. Yersiz bir endişe değil. Medyanın telifli içeriklerini internet şirketlerinin fütursuzca kullanması, reklam gelirleri üzerindeki hakimiyeti, güvenilir bilgiye erişim konusunda haksız avantajlar elde etmesi yüzlerce medya kuruluşunu, yayıncıyı, sanatçıyı hatta bazı özel ve kamu kurumlarını harekete geçirmiş görünüyor.

★ ★ ★

Bu kaygılarla birlikte açılmış birçok dava bulunmakta. Örneğin bu yılın başlarında 17 farklı ülkeden 30 Avrupalı yayıncı ABD’li internet şirketi Google’a dava açtı. Yayıncıları önemli bir gelirden mahrum bıraktığı ve rekabeti dezavantajlı duruma düşürdüğü gerekçesiyle… İnternet devlerinin reklamcılık

Yazının Devamı

İçinizdeki adalet!

18 Şubat 2024

Kutuplaşan oluşumlar bilimsel değeri olan kararları değil, sizin kimliğinizi tartışılır hâle getiriyorlar. Hakkaniyet duygusunu kaybeden, bilgisizlik üzerinden dağıtılan adalet asıl tartışmamız gereken şey olabilir mi?

Gün içerisinde gerek medya gerekse haber sitelerinde çıkan haberlere bakınca olaylara ve kişilere eşit mesafede durmakta zorlanıyorum. Bu ruh hâli, toplum olarak etik değerlere yeterince sahip olamamamızın bir sonucu mu bilmiyorum. Ama biliyorum ki, insan yaşamını anlamlı kılan, sahip olduğu değerlerdir. Ama bütün bunları besleyen ya da bize bir duruş kazandıran şey de bilgidir. 

İnsan hakları ve yargıdaki tartışmalı dava dosyalarına hep bu gözle bakmaya çalıştım. Zor da olsa zamanla hiçbir mağduriyete sessiz kalmamayı öğreniyorsunuz. Mesela size düşünce olarak çok uzak biri işkence görmüş mü? Görmüş. Belgesi var mı? Var. Belge gerçek mi değil mi? Bu belgeyi veren kişinin mesleki geçmişi ne? Bütün bunlar benim için araştırmaya değer bilgilerdir. 

Ve bu süre içerisinde yaptığı iş gereği etik ilkelerle

Yazının Devamı

İki fragman bir fotoğraf

11 Şubat 2024

Dizinin toplumdaki yansımalarına bakarsak, toplum diziden daha trajik bir hâl aldı. Bugüne kadar görmezden geldiğimiz toplumsal çürümenin fotoğrafını da böylece çekmiş olduk.

Sevgi ile nefret arasında kalan toplumlar tehlikelidir. Bir kelimeyle ayaklanabilir, bir pavyon dansıyla şuurunu kaybedebilirler. Böyle bir toplum, sorunları anlamak, üzerine düşünmek, sorgulamak ve hatta çözüm üretmekten de bir o kadar uzaktır. Yılmaz Erdoğan’ın “İnci Taneleri” dizisi öldürülen, sömürülen, şiddete uğrayan kadınları ve kültürel yozlaşmayı anlatıyor. Aynı zamanda hoyrat, kaba, umarsız davranışlarla insanların birbirlerine nasıl yabancılaştığını ince ince işleyen bir dizi. Dizi sonraki bölümlerde nereye doğru evrilir bilmiyorum. Amacım da diziyi anlatmak değil. Ama dizi daha başlamadan, tanıtımına ilişkin iki fragmana bakarak toplum olarak sorunlara yaklaşımımızı, verdiğimiz tepkileri ve gelişmeleri önemsiyorum. “Bir dizi bu kadar mı yanlış anlaşılır?” sorusunu da sorarak.

***

Dizinin ilk fragmanında karısını

Yazının Devamı

Çalınan eser mi kültürel kimliğiniz mi?

4 Şubat 2024

Türkiye tarihi eserlerimizin iadesi ve tarihi eser kaçakçılığına karşı mücadelede büyük başarılara imza atıyor. Dünya müzeleri de çeşitli yollarla aldıkları eserleri hukuk zoruyla değil etik değerler nedeniyle geri vermeli.

Türkiye’den yasa dışı yollarla çıkarılmış 42 eserimizin daha iadesini sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, getirilen eser sayısının 3 bin 59’a ulaştığını açıkladı. Sorun şu ki bütün bu olumlu gelişmelere rağmen ülkemizde hâlâ kaçak kazıların, tarihi eser kaçakçılığının önüne geçemiyoruz. Son altı yılda 1 milyonun üzerinde esere el konuldu. Öyle ki; sadece geçen hafta gerçekleşen operasyonlarda binlerce tarihi eser ve arkeolojik obje ele geçirildi. 

British Museum, Berlin, Louvre, Metropolitan müzelerine gittiğinizde eski medeniyetlerin çalınmış, kaçırılmış eserlerinin izine rastlayacaksınız. Başkalarının topraklarından, o topraklara ait tarihin, o tarihten geriye kalan kültürel mirasın gözünüzün

Yazının Devamı

Melike’nin katili kim?

28 Ocak 2024

Melike okula gitmesi gerekirken 14 yaşında nişanlandırıldı. Üç ay sonra Melike nişanı bozunca iki aile arasında husumet başladı. Eski nişanlı ayrılığı hazmedemedi ve Melike’nin yarı müstehcen fotoğraflarını internette yayınladı. Melike’nin ailesinin adli makamlara şikâyetleri sonuç vermedi.

Bir yıl sonra Melike ailesiyle bir düğüne giderken, eski nişanlı bu kez karşısına silahla çıktı… 3 şarjör mermi, 2 tane rambo ve sustalı bıçakla… Vücuduna üç, kafasına iki kurşun isabet eden Melike hayatını kaybetti.

Melike’nin babası mahkemede katile şöyle bağırdı: “Çocuk katili!” Fotoğraflarda yetişkin, genç bir kadın gibi görünmeye çabalamış olsa da evet Melike bir çocuktu! Babanın bilmediği öldürülen kızının katili sadece eski bir “nişanlı” değildi. 15 yaşında öldürülen kız çocuğunun 14 yaşında “nişanlandırılmasına” ses çıkarmayan, okula göndermeyen, göz yuman herkesti.

***

Peki, bu çocuk neden okula gitmedi? Kim göndermedi? Kim nişanlanmasına

Yazının Devamı