Zorunlu komposta doğru

14 Ocak 2024

Mutfak atıkları aslında doğa için altın değerinde. Kentlerde sürdürülebilir bir gelecek için çöpün yönetilmesi gerekiyor. Bunun yolu gıda ve bitki atıklarını kompostlaştırmaktan geçiyor. Peki, evde kompost yapabilir miyiz?

İlk adımı Fransa attı. Artık Fransa’da yaşayan herkes gıda ve bitki atıklarını kompostlaştırmak zorunda! Uygulamanın nasıl hayata geçeceği konusunda ülkede tartışmalar sürse de muhtemelen tüm Avrupa zamanla bu adıma eşlik ederek, biyobozunur atıkların gübreye dönüşümünü zorunlu kılacak. Çünkü çöp, aslında altın değerinde. Bizim iğrenerek baktığımız gıda atıkları, toprak için önemli bir besin kaynağı.

Normalde bu süreç, insan müdahalesi olmadan milyonlarca yıldır zaten işliyordu. Toprağın üzerindeki besinleri otobur hayvanlar tüketiyor, otoburları avlayan etoburlar da yaşamlarının sonunda yine toprağa dönüp bitkileri besliyordu. Yani doğal döngüde çöp diye bir şey yoktu. Ama insan, atıklarını doğadakine benzer şekilde dönüştüremeyince,

Yazının Devamı

Balımızı da zehirliyorlar

7 Ocak 2024

Hastalık mevsimindeyiz ve şifa bulmak için yediğimiz balda bile tarım zehri kalıntısı var. Yoğun tarım alanlarından toplanan bal ve ölü arı örneklerinin analizinde zehir kalıntısı saptanmış. Yani şifa ile zehir kalıntısı yan yana!

Mevsimsel virüsler nedeniyle hastalıktan kırılıyoruz. Böyle dönemlerde en çok medet umduğumuz gıda ise bal. Balı hem bağışıklığımızın güçlenmesi hem de öksürük şikâyetlerinin azalması için kullanıyoruz. Bal aslında tam bir şifa kaynağı. Ama gelin görün ki, kontrolsüzce çevreye saçılan zehirler (pestisit) bala da sirayet ediyor.

İşte bir araştırma. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nün araştırması kapsamında, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yoğun tarım yapılan alanlarda iki yıl boyunca farklı noktalardan bal ve ölü arı örnekleri toplanarak analiz edilmiş. Ve görülmüş ki, analiz edilen 56 bal örneğinin 22’sinde zehir kalıntısı var! Üstelik saptanan zehirlerin büyük bölümü, merkezi sinir sistemine toksik etki yapan

Yazının Devamı

Yeni yıl soframızın tadı kaçmasın!

31 Aralık 2023

2024’ü “sağlıklı yıllar” dilekleriyle karşılayacağız ama Antep fıstığı başta olmak üzere bazı kuruyemişlerde tarım zehiri saptanması canımızı sıkıyor. Çin’den hayvan yemi diye ithal edilen kestaneler de cabası!

Meğer yılbaşı sofralarının vazgeçilmezi kuruyemişi de zehirlemişler. Tarım zehirlerinin kuruyemişlerde de bu denli yüksek oranda bulunmaları oldukça çarpıcı.

Gaziantep ve Şanlıurfa’da yetiştirilen Antep fıstığına yönelik çalışmadan bahsediyorum. Harran Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nün yüksek lisans tez çalışması, bölgedeki Antep fıstığı yetiştiriciliğinin gıda güvenliği açısından oldukça sorunlu işlediğini ortaya koyuyor. Sonuçlara bakınca insan âdeta, “zehir çıtlıyormuşuz” diyor.

Zira çalışma kapsamında analiz edilen taze ve kurutulmuş Antep fıstığı örneklerinin yüzde 90’ında tolere edilebilir limitin üzerinde tarım zehiri kalıntısı saptanmış. Kavrulan örneklerde zehir oranı bir miktar azalsa da, iç Antep fıstığı örneklerinin yüzde

Yazının Devamı

Peynirimsi!

17 Aralık 2023

Bitkisel peynir üretimi yasak. Vegan pazarlarında bu tip ürünler, artık “peynirimsi” gibi ibarelerle satılıyor. Düzenlemenin iptali için dava açan Türkiye Vegan Derneği’nin başkanı Ebru Arıman ile konuştum.

Çok ilginç bir ülkeyiz. Bir yandan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, peynirin fiyatı arttıkça peynirde süt yağının araklandığını ve bitkisel yağ katılarak peynirlerde tağşiş yapıldığını duyuruyor. Diğer yandan vegan beslenmeyi tercih edenler, markette bitkisel peynir bulamıyor. Çünkü bitkisel peynir üretimi yasak! Ama peynirde bitkisel yağ ile sahtecilik yapılmasını ne yazık ki engelleyemiyoruz!

Vegan peynir yasağı, Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği’nde yapılan, “Bitkisel yağ ve diğer gıda bileşenleri kullanılarak peynir izlenimi veren ürünler üretilmez” ibaresinden kaynaklanıyor. Neredeyse 2 yıldır bu ibare nedeniyle veganlar, peynire, “peynir” dahi diyemiyor. Vegan pazarlarında bu tip ürünler, artık “peynirimsi”, “peynir tadında” gibi

Yazının Devamı

Anne karnında BPA!

10 Aralık 2023

Yeni yapılan bir çalışma, plastik üretiminde kullanılan kimyasal BPA ile türevlerinin bebeklerin kordon kanına dahi bulaştığını gösteriyor.

Bisfenol A (BPA). Plastik üretiminde kullanılan bir kimyasal. O kadar yaygın ki; saklama kaplarından damacanaya, konservelerden, içecek şişelerine gıdayla temas eden birçok yüzeyde var. Ve bu kimyasal; metabolik hastalıklardan kansere, diyabetten kısırlığa birçok hastalığa yol açmasıyla biliniyor. Çağımızın gizli zehri aslında! Ve yeni yapılan bir çalışma, bu zehirli kimyasalın bebeklerin kordon kanına dahi bulaştığını gösteriyor.

Çalışma, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda yapılmış. Üniversite hastanesinde doğan 104 bebeğin kordon kanından alınan örnekler analiz edilmiş. Ve görülmüş ki, kordon kanlarının yüzde 96.2’sinde BPA var. Yani bebeklerin neredeyse tamamı bu toksik kimyasalla anne karnındayken tanışıyor. Üstelik analiz edilen kanlarda BPA yoğunluğunun daha yüksek saptandığı örnekler de var.

Uzak durmak için

Maalesef BPA ile erken tanışma,

Yazının Devamı

İstanbul için çizilen senaryo

3 Aralık 2023

Fırtınalar, seller kuvvetleniyor. Geçen hafta yaşadıklarımız aslında bir fragman. Sahil yerleşimlerini sular altında bırakan dalgalar, karbon emisyonları arttıkça büyüyecek. Bilim kesin bir dille bunu söylüyor

İklim krizinin tetiklediği dalgalar, şehirleri dövmeye başlamışken, Dubai’de gerçekleşecek 28’inci İklim Değişikliği Konferansı (COP28), bu dalgalara set olabilir mi? Görünen o ki, dalgalar daha da büyüyecek! Hatta İstanbul’un metro istasyonlarına kadar gelebilir! Çünkü her yıl düzenlenen konferanslara karşın, neredeyse atılan hiçbir somut adım yok. BM çatısı altında gerçekleşen COP (Conference of the Parties) zirvelerinden geriye; sadece geleceğe dönük planlar, vaatler ve taahhütler kalıyor. Dünya fosil yakıtla dönmeye devam ettikçe de, karbon emisyonları artıyor, art arda sıcaklık rekorları kırılıyor, fırtınalar, seller daha kuvvetleniyor. Zaten bu yılki COP28 de, bu tabloya yönelik eleştirilerin gölgesi altında gerçekleşiyor. Aslında tepkiler, konferansın petrol kenti Dubai’de toplanacağının

Yazının Devamı

Kaşıntılı bir mevzu

26 Kasım 2023

Paris’te ve bazı ülkelerde âdeta salgına dönüşen tahtakurusu istilası, ülkemiz için hiç de uzak bir tehdit değil! Tahtakurusundan şikâyetler giderek artıyor. Peki, tahtakurusunu nasıl tanıyabilir, neler yapabiliriz?

Paris bir süredir âdeta tahtakurusu pandemisi yaşıyor. Kentteki evler, oteller, okullar, hatta metro ve trenlerde bile tahtakurusu istilası var. Fransa Sağlık Güvenlik Ajansı’na göre başkentteki her 10 haneden 1’inde gece uykusu, kan emici böcekler nedeniyle kâbusa dönmüş durumda. Benzer bir istilanın ilk sinyalleri Yunanistan’dan da gelmeye başladı. Orada da tahtakurusu paniği yaşanıyor. Diğer yandan Paris’e musallat olan tahtakuruları, geçtiğimiz günlerde Hong Kong’u da alarm geçirdi. Ülkede vakalar artınca, Güney Koreliler tahtakurusu istilalarını takip etmek için etkileşimli haritalar oluşturmaya başladı.

Peki, bu tabloda, tahtakurusu kaynaklı ölüm sizce nerede yaşanmış olabilir? Evet yanılmadınız! Maalesef Türkiye’de. Ankara Keçiören’de geçen haziran ayında Cibuti

Yazının Devamı

Palamut ve hamsiye 45 gün dokunulmazlık

19 Kasım 2023

Balık mevsimi çoktan açıldı ama iklim krizi hem hevesimizi kursağımızda bıraktı hem de hamsiyi tehlikeye soktu. Bilim insanları, balık sezonunun 1 Eylül’de değil, 15 Ekim’de başlatılmasını ve av mevsiminin 180 günle sınırlandırılmasını öneriyor.

Alışmıştık balık sezonunu palamutla açmaya ama bu yıl hüsrana uğradık. Çünkü denizlerimiz bir türlü soğumadı. Haliyle iklim krizini, balık tezgâhlarında dahi hissetmeye başladık. Artık ne o eski türler var ne de o eski bolluk. Kala kala elimizde bir tek hamsi kaldı. Ancak onun da günleri sayılı. Zira yeni yayınlanan bir araştırma; denizlerimizdeki hamsi stoğunun büyük bir tehdit altında olduğuna işaret ediyor. Nedeniyse doğrudan küresel iklim değişikliğiyle bağlantılı. İklim krizi kaynaklı deniz suyu sıcaklık artışı yüzünden, palamut ve lüfer gibi büyük türlerin göç yolculuğunu ertelemesi, denizlerimizdeki balık popülasyonunu değiştirmeye başlamış. Normalde balıkçılar, her yıl olduğu gibi 1 Eylül’de açılan av sezonunda ağlarını palamutla doldurmayı umuyordu.

Yazının Devamı