Ali Değermenci

Ali Değermenci

ali.degermenci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fransa’da17 yaşındaki Nahel’in polis tarafından vurarak öldürmesi, geçen hafta sokakların yangın alanına dönmesine neden oldu. Bu, Fransa’nın son yıllarda sürekli hale gelen olaylardan sonuncusu idi. Özellikle ataları Kuzey Afrika sömürge devletlerinden gelen gençler, yaşadıkları hayata, fakirliğe, ötekileştirilmeye karşı son yıllarda sürekli isyan halindeler; Fransa’nın sokaklarını ateşe veriyorlar. 

Fransa’nın sokaklarını ateşe veren eylemleri sadece Mağrip ülkelerinden, her zaman ikinci sınıf vatandaş olarak görülen, “kara kafalılar” yapmıyor, Fransa’nın beyaz evlatları da sokakları ateşe buluyor. Fransa’nın isyanlarını anlamaya çalışırken üç kavram ortaya çıkıyor: Sömürge, modernite ve vahşi kapitalizm. 

Haberin Devamı

Fransız Devrimi yanıyor

Fransa, insanlık tarihine 1789 yılında Fransız Devrimi’ni; “Liberté, Egalité, Fraternité” (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) ilkeleriyle hediye etmiş, dayanışmanın ve kardeşçe yaşamanın yasasını kanlarıyla yazmış bir toplumdu. Modern ulus devletin de temellerinin atıldığı bir ülkeydi aynı zamanda. Modernite tanımı yapılırken bir çerçeve çizildi ve bunun dışında kocaman bir dünya bırakıldı. Çerçevenin dışında ilk olarak Kuzey Afrika’dan köle olarak getirilen “kara kafalılar” ve onların torunları kaldı. Fransa onları o halleriyle asla kabullenmedi. 2005 yılında Cumhurbaşkanı Sarkozy, Mağriplilerin sokakları ateşe verip büyük bir kalkışma yaptığı sırada, “Cumhuriyet hepimizi kucaklayacak” demişti, ama cumhuriyet hiçbir zaman kollarını toplumun tamamını saramadı. 

Son yıllarda küreselleşmenin sert rüzgârlarının etkisiyle Fransa; son sosyalist devlet iken, neoliberal bir devlet olmaya başlayınca çerçeve daha da daralmaya başladı. Dışında kalanların sayısı arttı, beyaz Fransızlar da çerçevenin dışına itildi. Gadre uğrayanlar sadece Mağripliler değil, Fransa’nın asli unsuru beyaz, fakir Fransızlar da “Sarı Yelekliler Hareketi” ile sokaklarda emeklilik ve sosyal güvenlik kayıplarını günlerce protesto ettiler, araçları yaktılar, devlete karşı başkaldırdılar.  

Fransız Devrimi yanıyor

“Modern dönemde dünyanın iletişim ağları ile ölçülmesi sürecinde bu ütopyacı damar sürekli olarak su yüzüne çıkmakla birlikte, Avrupa’nın tahakkümcü kuvvetleri tarafından askerî ve ideolojik olarak sürekli bastırıldı. Avrupa üstünlüğünün doğuşu büyük oranda Avrupa’nın görünüşte doymaz bilmez servet avcılığını besleyen sermayenin gelişimi ve yayılması sayesinde gerçekleşti.” (İmparatorluk, M. Hardt-A. Negri, Ayrıntı Yayınları) 

Haberin Devamı

Amin Maoluf’un dediği gibi, çivisi çıkmış dünyada yaşıyoruz. Küreselleşme Vandalizmi yüzünden “Dokuz kişiye bir pul, bir kişiye dokuz pulun” verildiği, kaybetmenin babadan oğula geçtiği, toplumların bir avuç insanın müthiş bir hayat yaşadığı, geri kalan yığınların açlık, sefalet içinde debelendiği bir dünya burası… 

Kapitalizmin son aşaması olan küreselleşme ile sermayenin sınırları ortadan kaldırılırken, sosyal devlet bitirildi. Geniş alt gelir gruplarının ve orta sınıfın çıkarları değil, güçlü finans şirketleri önemli hale geldi. Milyonlarca halk yığınları her geçen süre içinde kaybederken, küçük bir azınlık kazançlarını katlayarak arttırdı. Bugün gelişmiş ülkeleri ve batı dünyasının da, geniş toplum kesimlerinin yaşadığı budur. Eğitim, sağlık, sosyal hizmetler programları yavaş yavaş bitirildi. Bu ekonomik sistem devam ettiği sürece bırakın Fransa’yı, bütün Avrupa’da trajediler yaşanmaya devam edecek.  

Haberin Devamı

Fransız Devrimi yanıyor

Kara leke: Sömürge 

Fransa’nın büyük kahramanı De Gaulle, siyasal hayatını kaydettiği “Umut Anıları” (Ali Sirmen çevirisi, Sinan Yayınları, 1971) kitabının başında; 

“Burada tarih boyunca en değişik sınavlardan geçmiş olan, politikanın eşyanın tabiatını kullanmasıyla durmadan tek bir ulus halinde yoğrulan halklar yaşar” diyordu. 

Sokak olaylarının diğer bir boyutu ise Fransa’nın tarihindeki “sömürge” lekesidir. Kuzey Afrika ülkelerini, diğer Batı ülkeleri gibi yağmalamış ülkelerin bütün zenginliklerini beyaz adamın önüne sermeleridir. Ülkelerin bütün yer altı ve yer üstü zenginlikleri Fransa’ya taşındı.  

“Onları yenmeden evvel onların arzularını satın almayı denemeliyiz” (Sömürge ve Kölelik, Alexis Tocqueville, Ayrıntı Yay.) 

Köle olarak çalıştırmak üzere Fransa’ya getirdikleri göçmenleri aradan bir asır geçse de cumhuriyetin kollarının dışına ittiler. Fransa banliyösünde onlara bir Afrika hayatı yaşattılar, insani muamele gösterilmediler, fırsat eşitliği sağlanmadılar, eğitimde devre dışına çıkarıldı, hiçbir dönemde Fransız yurttaşı olamadılar. 

İki önemli gelişme 

Fransa’da yıllar içinde artarak devam eden sokak olayları son yıllarda daha da sıklaştı. Arabalar yakılıyor, marka mağazalar yağmalanıyor, korku ve tehdit sokaklara hâkim oluyor… 2017 yılında sokak olayları çıktığında, polise “vur emri” sosyalist hükümet tarafından verildi. Sosyalistlerin kara çocukları anlaması beklenirken yükselen neofaşitlerin yapmadığını sol hükümetin yapması başka bir mesele! 

17 yaşındaki Nahel’in polisi tehdit etmemesine rağmen, polis tarafından silahla vurulmasından sonra, Fransa’da sadece birkaç günde ölüme neden olan polisin ailesine 1 milyon 200 bin eurodan fazla yardım toplandı. Hem de 50 bin kişiden fazla Fransız yardım kampanyalarına katıldı. Yani Fransızların önemli bir kısmı polisi haklı görüp, 17 yaşındaki küçük çocuğun ölümünü bir anlamda destekledi. Fransa özelinde ya da Avrupa içinde siyahiler, Müslümanlar, göçmenler büyük tehdit altındalar artık. 

Bu olaydan sonra aşırı sağ parti Ulusal Cephe (FN) ve lideri Marine Le Pen, deyim yerindeyse ellerini ovuşturuyor.  

Avrupa’nın tamamı tehdit altında 

Dün yaşanan Yahudi ve Roman soykırımı, siyahilere karşı düşmanca tavır ve bugün yaşadığımız göçmen krizleri, İslam düşmanlığının temelinde modern insan tanımlarının yattığını unutmayalım. Ne iyi bir eğitim alabildiler ne sosyal olarak çok kültürlü bir hayatın içinde kendilerini geliştirebildiler ne de insanca muamele gördüler. Onlar beyaz değillerdi. Kara çocuklardı; yani bilmem kaç yüzyıldır “Beyaz adamın düşmanları ve insan olmayan varlıklardı” Bu durum, Batı dünyasında genel bir kanı ve ontolojik bir algısı…  

Nahel’in katliyle başlayan sokak olayları şimdilik yatıştı ama her an küçük bir olaydan patlayacağını da herkes biliyor. Uygulanan politikalar, göçmen karşıtlığı ve bozulan ekonomik dengeler nedeniyle sadece Fransa değil, Avrupa’nın tamamı benzer şekilde tehdit altında.  

Bu olaylar hem Fransız Devrimi’nin ülkesinde hem de Rönesansı yaşamış Avrupa’da hızla devam edeceğe benziyor. 

Batı ya yeni hümanist bir açılım yapacak, kapitalizmi insancıllaştıracak ya da kara çocuklar ile sarı yeleklilerin yaktıkları ateşte yanacaklar.