Berna Laçin

Berna Laçin

berna.lacin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Edremit Körfezi’yle beslenen eşsiz bir doğanın içinden yazıyorum. Zeytine kesmiş ağaçların altında, bir yanda ‘ben bitmeden yaz bitmez’ diyen güneş, bir yanda sonbahar meltemi başımı döndürüyor... Kaz Dağları’nın mavi-yeşil sonsuzluk duygusuyla, kesif bir mutluluğa yuvarlanıyorum.
Sevgili arkadaşım Şah Yaycı’nın, “Sen hiç zeytin hasadına gittin mi?” demesiyle başlıyor her şey...

Ben ki, kadim zeytin ağacını doğanın efendisi sayan, önünde saygıyla eğilen bir Egeli’yim ama hiç şahit olmamışım zeytin ve zeytin yağının serüvenine...

Bütün çocukluğum, günübirlik gittiğimiz İzmir’e yakın kıyılardaki zeytin ağaçlarının altında geçti. Çünkü annem ve anneannem zeytin ağacı olmayan bir yerde piknik yapmayı asla kabul etmezdi. İki tane olmazsa olmazımız vardı, deniz kenarında zeytin ağacı, bir de temiz su kaynağı...

Cenette birkaç gün



Şimdi bakınca imkansız gibi... Bu üçgeni bulduğumuz noktaya kurardık soframızı ve gün boyu bir deniz bir ağaç altına atardık kendimizi...

Bu denli hayatı zeytin ağacıyla dost geçmiş, sonunda zeytin ağacına aşık bir eş seçmiş, zeytin yağını baş tacı etmiş, boynuna zeytin dalı kolyesi takmış hatta resmini bedenine nakşettirmeyi aklına takmış olan ben, ‘zeytin hasadı’ sözünü duyunca, yüreğimi daha fazla tutamıyorum. Meğer İstanbul’un her iki havaalanından da her gün uçuş varmış. Bunu da öğrenmiş bulunuyorum ve kendimi Gömeç’te, Akkızhan’ın zeytinliklerinde buluyorum.

Cenette birkaç gün



Tavsiye ederim!

Aslında İtalya seyahatimde, otelin Toscana’da zeytin hasadı gezisi olduğunu duymuştum. Aklımda yanlış kalmadıysa 600 euro gibi bir bedeli vardı ve açıkçası çok gelmişti. Şimdi bir İzmirli olarak gidip de İtalya’da birkaç saatlik zeytin hasadına o parayı ödemediğim için çok mutluyum. Kaz Dağları’nın eteğinde, canım ülkemin zeytin ağaçlarıyla, canımın içi Ege köylüsünün eşliğinde, zeybek oyunuyla, testiden çayıyla, hemen taze yaprağa dolayıp, ağzıma attığım sarmalık pilavıyla, yiye içe, dans ede, güle söyleye, kısaca eğlene eğlene bu serüveni yaşadığım için de çok mutluyum. Herkese tavsiye ederim.

Cenette birkaç gün



Hasat mevsimini açmak bu sene bana nasip oldu, dilerim bereketimiz bol olur. Ekim hatta kasım boyunca da devam eder zeytin hasadı...

Bir hafta sonu mesela, kendinize doğayla iç içe iki günü hediye etmenizi ve hasat sonrasında kendi zeytininizi sıkıp, sirkenizi yapabileceğiniz bu deneyimi yaşamanızı tavsiye ederim. Akkızhan Otel’de konakladım, onlarla zeytinimi toplayıp, kendim sıktım ve akan yağın anında tadına baktım. Şu kadar söyleyebilirim, eşi benzeri olmayan bir lezzet...

Bu arada tüm ürünler de kendilerine ait olduğundan; çok değişik tatlarla tanışma fırsatım oldu. Mesela bir ‘kirli hanım peyniri’ var ki, anlatılmaz yaşanır! Çilek ve gül sirkeleri de çok ama çok başkaydı...

Gidemeyenler için internet satışı da var ama bence muhakkak Gömeç’in ve Kaz Dağları’nın havasında, kendi yağınızı ve sirkenizi yapmanın keyfini çıkarın.

KIYMETİNİ BİL!

Gömeç’ten sonra ani bir kararla dönüşümü erteledim ve kendimi hemen 10 dakika mesafedeki Burhaniye’ye, 35 sene Fransa’da yaşayan ama son yıllarda kendini Kaz Dağları’nın büyüsüne kaptıran çok sevgili arkadaşım Pelin’in yanında buldum...

Cenette birkaç gün



15 dönümlük, bir tatil köyü kurulabilecek ölçüdeki bahçesinin o muhteşem doğasına dokunmadan yaptığı yedi odalı butik konaklama mekanında, cennetten çıkma iki gün geçiriyorum şimdi...

Karşımda hiç yapı görmeden uzanan kesintisiz yeşillik, mavi denizle buluşuyor...

Her yanım zeytin ağacı, defne yaprağı, nar, çam, limon, çiçekler ve hepsinin bir arada rüzgara yaydığı muhteşem bir koku... Hiçbir şey YAPMAMAK isteyenler için bir vaha...

Zihnimi arındırıp, ruhumu temizleyip, ciğerlerime oksijen dolduruyorum. Bir yandan Pelin’in Fransız lezzetleriyle bizim mutfağımızı harmanladığı harika yemeklerinin ve tartlarının keyfini çıkarıyorum. Eh bu kadar yakınına gelmişken, dönmeden evvel çok methini duyduğum Maadra Bağları’na da uğruyorum ve büyüleniyorum. Burhaniye sahilinde yürüyor, Edremit Körfezi’yle yeniden buluşmak üzere sözleşiyor ve havaalanına doğru yola çıkıyorum. Ve bir kez daha kendi kendimi tembihliyorum: Bu güzel ülkenin kıymetini bil ve bu coğrafyaya sımsıkı sarıl. Herkese anlat, anlatabildiğince...

Cenette birkaç gün



Lütfen siz de öyle yapın. Kulaktan kulağa, iyiliği ve güzelliği birlikte yayalım.