Berna Laçin

Berna Laçin

berna.lacin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hafıza, hayatta insanı başarılı kılmak için gerekli en önemli beyin fonksiyonu... İleride tıpkı elektronik aletlerde olduğu gibi, insanlar için de dışarıdan takılıp, fazladan alan yaratabilecek harici hafıza kartlarının olabileceği söyleniyor. Hatta bu konuda AR-GE çalışmaları bile yapılıyormuş. Bilim, insan beynini tam olarak çözemeden, beynin işlevleri yerine ikame edecek teknoloji de çok kolay geliştiremeyecek gibi... Hafıza da beyin konusunda bilim insanlarını meşgul eden alanların başında yer alıyor. Sonuçta, kimi insanın hafızasının kuvvetli, kimisinin zayıf olması; akıllı telefonlardaki gibi ‘gigabayt’ alan genişliğine bağlı değil. Kısaca, hafızamızla ilgili yaşadığımız sorunlar, alanın dolmuş olmasından kaynaklanmıyor.
Hafızaya gelen veriyi işleme, muhakeme etme, sonuç çıkarma ve elde edilen veriyi kategorize ederek, doğru saklama alanına almak gibi bir sürece işaret eden, beyin işletim sisteminin etkili çalışması önem kazanıyor. Neticede, zaten beynimizi, tam kapasite kullanmadığımızı biliyoruz. Tıpkı son model bir akıllı telefonun, teknolojiyle arası olmayan eski nesil birinin elinde sadece “Alo” demek ve mesajlaşma amaçlı kullanılması gibi, beyin de henüz onu nasıl kullanacağını bilemeyen bugünkü insan nesliyle kapasitesini ortaya çıkaramıyor. Yine de türümüzün bugünkü koşulları içinde de hafızasını, diğer insanalara göre daha etkili kullananlar olduğunu görüyoruz. Günün sonunda bilimden sanata, ilkokul sıralarından üniversite sınavlarına kadar pek çok alanda ve aşamada, insanı bir adım önde tutan baş unsur, hafızadır. Politikacılardan, yöneticilere, doktorlardan avukatlara ve buluşlarla dünyayı sallayan teknoloji gurularına kadar başarılı olmuş her insanın arkasında, onu her zaman destekleyen kuvvetli bir hafıza vardır.

Haberin Devamı

100 yıllık metot

Ebbinghaus Metodu nedir? Aslında 100 yıldır bilinen bir hafıza kullanma formülü... Özellikle, öğrenciler için muhteşem pratik ve kesinlikle karşılığını alacakları bir öğrenme biçimi. Lise ya da üniversiteye geçiş sınavları için ise ‘altın öğüt’ diyebiliriz. Elbette, bir sunum hazırlayan ya da örneğin iş değişikliğiyle kulvar değiştiren ya da yeni bir dil öğrenmek isteyen yetişkinler için, bilgiyi zihinde sabitlemeye yarayan en kısa ve sağlam yol. İşin ilginci, yıllardır pek çok yeni metot üzerinde çalıştıktan sonra, bilim insanlarının tonlarca araştırma ve makaleden sonra yine Ebbinghaus formülünü, en etkili yol olarak kabul etmeleri.
Peki, Alman psikiyatri uzmanı Hermann Ebbinghaus’un 100 yıl önce ‘unutma eğrisi’ üzerine geliştirdiği, bilgiyi hafızada tutmaya yarayan çalışma formülü nedir? Aslında çok basit ve sadece 20 dakikalık zaman diliminde gerçekleşen bir öğrenme biçimi...
Waterloo Üniversitesi de son olarak öğrencileriyle bu metot üzerine epey yeni deneyler yapmış ve başarıyı kanıtlamış. Diyelim ki öğrenci, bir saatlik dersten çıktı. Eğer tekrar yapmazsa, bir gün sonra öğrendiğinin yüzde 50-80 arası zihninden uçup gidiyor. Bir hafta sonra, o derste öğrendiğinin sadece yüzde 10’u hafızada kalıyor. Bir ay sonra ise yüzde 2-3’lük kırıntılara ancak rastlanıyor. Yani, özel ders, dershane derken, yine de sınavda başarılı olamayan öğrencinin sorunu, aslında hafızadaki bilgi kaybı. Anlayacağımız o ki, asıl maharet öğrenmekte değil; onu tutabilmekte...
Peki, öğrenme kaybını nasıl önleriz? İşte bu noktada Ebbinghaus formülü devreye giriyor. Yine bir saatlik dersten çıkan aynı öğrenci, eğer 24 saat dolmadan o dersin 10 dakikalık tekrarını yaparsa, bilginin tamamı hafızada saklı kalmaya devam ediyor. Takip eden bir hafta içinde yine aynı dersi beş dakikalık tekrar ettiğinde, bilgi, hafıza içinde aktif hale geliyor. Dersten sonraki bir ay içinde 2-4 dakika arası bir küçük tekrar yapınca, artık bilgi kalıcı olarak hafızadaki yerini alıyor. Özetle, öğrenilen herhangi bir materyalin, bir ay içinde toplam 20 dakika tekrarını yapan, o bilgiyi hafızasına kaydediyor. Unutmayın, ilk gün kesinlikle 24 saat dolmadan 10 dakika, ilk hafta beş dakika ve ilk ay bitmeden 2-4 dakika tekrar yapan, derste öğrendiğini bilgiye dönüştürüyor ve bir daha unutmuyor.
Son derece pratik ve zahmetsiz bir yöntem ama kesinlikle bir disiplin gerektiriyor ve ilaç kullanır gibi formüle harfiyen uymak gerekiyor. Bir deneyin. Ama en önemlisi, öğrenim çağındaki çocuklarınızla deneyin. Buradan, ödevin ne kadar gerekli olduğunu, “Bir kerede anladım” diyen zeki ama tembel öğrencinin uzun vadede çalışmadan başarılı olamayacağını anlıyoruz. Elbette, ödevlerin de bu tekrar prensibiyle verilmesinin önemini...
Öğrenme, ancak bugün edindiğimiz bilgiyi 10 sene sonra hâlâ hatırlıyorsak, amacına ulaşmış demektir. Sınavdan bir gece önce, sınıf geçmek için çalışmak, uzun vadede sadece başarısızlığı garantiliyor. Bu tür bir son dakika çalışması, bilgi kazanımı değil; anlık, uçucu ezber olarak yok olmaya mahkum kalıyor. Bir verinin ‘bilgi’ olabilmesi için, hafızaya kalıcı olarak işlenmesi gerekiyor.
Öğrencilere duyurulur...